GÜNDEM
Trakya Platformu'ndan Çevre Bildirgesi
Lüleburgaz’da düzenlenen 9 Kasım 2024 Trakya Platformu Genel Toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı. Nükleer santral projeleri, çevre düzeni planları ve bölgedeki ekolojik tehditlerin ele alındığı toplantıda, Trakya’nın çevresel varlıklarının korunması adına önemli kararlar alındı. Toplantının Gündemi Trakya Platformu toplantısında beş ana başlık ele alındı.
Lüleburgaz’da düzenlenen 9 Kasım 2024 Trakya Platformu Genel Toplantısı sonuç bildirgesi açıklandı. Nükleer santral projeleri, çevre düzeni planları ve bölgedeki ekolojik tehditlerin ele alındığı toplantıda, Trakya’nın çevresel varlıklarının korunması adına önemli kararlar alındı.
Toplantının Gündemi
Trakya Platformu toplantısında beş ana başlık ele alındı:
- Nükleer Santral Projesi ve getireceği riskler.
- Trakya Bölge Çevre Düzeni Planları.
- Meriç Nehri’nden Çorlu ve Çerkezköy sanayi bölgelerine su temini projesi.
- İklim değişikliği ve kuraklık sorunları.
- Trakya’da artan sanayi alanları ve madencilik faaliyetlerinin çevresel etkileri.
Trakya’da Nükleer Santral ve Çevresel Riskler
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın Trakya’da Çin ile ortak bir nükleer santral kurulması üzerine yaptığı açıklama, toplantıda büyük bir tepki topladı. Platform, bu girişimi “Trakya için felaket çanlarının çalması” olarak nitelendirdi. Çernobil ve Fukuşima felaketlerinin etkileri hala tazeyken, bu projelerin bilime aykırı olduğu ve halk sağlığı açısından kabul edilemez bir risk taşıdığı vurgulandı.
Beklenen büyük İstanbul depremi göz önüne alındığında, Trakya gibi deprem riski yüksek bir bölgede nükleer santral kurulmasının yaratacağı tehlikeler dile getirildi. Kurulum maliyetlerinin ve dışa bağımlılığın yüksek olduğu bu projelerin, ekosistemi ve insan yaşamını tehdit ettiği ifade edildi.
Trakya’nın Ekolojik Değerleri Korunacak
Trakya, subasar longoz ormanları, Istrancalar, tarım arazileri ve biyolojik çeşitliliğiyle dünyanın en önemli ekosistemlerinden birine sahip. Ancak, kontrolsüz sanayi yatırımları, madencilik faaliyetleri ve plansız çevre düzenlemeleri, bölgenin doğal varlıklarını tehdit ediyor.
Platform şu vurguları yaptı:
- Longoz ormanları ve Istrancalar, bölgenin nefes alma kaynağıdır ve yaşam alanıdır.
- Bölgeye yönelik her türlü ekolojik yıkım projesine karşı hukuksal ve toplumsal mücadele devam edecektir.
- Trakya’da tarım, su, orman ve deniz kaynaklarının korunması bir vatan savunmasıdır.
Meriç Nehri ve Su Yönetimi
Meriç Nehri, Trakya ve Türkiye için gıda güvenliği ve su temini açısından kritik bir öneme sahip. Ancak, sanayi bölgelerinin su ihtiyacını karşılamak için geliştirilen projelerin, nehrin ekolojik dengesini bozabileceği uyarısı yapıldı. Tarımsal üretimi destekleyecek projelerin ivedilikle tamamlanması gerektiği belirtilirken, suyun öncelikli kullanımının canlılar, tarım ve hayvancılık için olması gerektiği ifade edildi.
Ergene Derin Deniz Deşarjı projesine de sert eleştiriler yöneltilerek, Marmara Denizi’ne taşınan sanayi atıklarının müsilaj gibi ekolojik felaketlere yol açtığı hatırlatıldı. Sanayi tesislerinin ileri kimyasal arıtma sistemlerini kurmasının zorunlu olduğu ve hiçbir atığın denize veya nehirlere bırakılmaması gerektiği vurgulandı.
Planlama Çalışmalarına Eleştiriler
Trakya Bölgesi Çevre Düzeni Planı’na dair çalışmaların, halkın temsilcileri ve uzmanların görüşleri alınmadan yapıldığı belirtildi. Planlama süreçlerinde belediyelerin ve yerel halkın sürece dahil edilmemesi eleştirildi. Platform, planlama çalışmalarının yargı kararlarını dikkate alması ve daha şeffaf yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Sonuç ve Eylem Kararları
Toplantıda alınan kararlar şöyle sıralandı:
- Nükleer Santral Karşıtı Platform: Trakya’da kurulması planlanan nükleer santrale karşı meslek odaları, barolar, STK’lar ve demokratik kitle örgütlerinin iş birliği yapması kararlaştırıldı.
- Hukuksal Mücadele: Çevre düzeni planları ve ekolojik yıkım projelerine karşı yargı süreçleri başlatılacak.
- Kamuoyu Bilgilendirme: Halkın, bölgedeki tehlikeler hakkında sürekli bilgilendirilmesi sağlanacak.
Platform, iklim kriziyle mücadelede kararlı olduklarını ve doğaya zarar veren her türlü projeye karşı bilimsel, hukuksal ve toplumsal yöntemlerle mücadele edeceklerini bir kez daha ilan etti. Kamuoyuna duyurulan bildiride, çevreyi korumanın sadece bireylerin değil, tüm kamu otoritelerinin asli görevi olduğu vurgulandı.